Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisi Üyesi, Diyarbakır Milletvekili ve TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu Üyesi Sezgin Tanrıkulu, partisinin Diyarbakır İl Başkanlığı’nda düzenlediği basın toplantısında komisyon çalışmaları ve sürece ilişkin değerlendirmede bulundu.
Demokratik siyasetin güvence altına alınmadığı bir sürecin başarılı olamayacağını dile getiren Tanrıkulu, şunları söyledi:
“Bir taraftan operasyonlar, bir taraftan şiddet, bir taraftan ifade özgürlüğüne ilişkin engeller devam ederken diğer taraftan Ankara'da sadece şiddetin sonlanmasına odaklanan bir süreç olamaz. Eğer toplumdan bir rıza üretmek istiyorsak, bir kabul üretmek istiyorsak bunları eş zamanlı yapmak durumundayız. Eğer parlamentoda bu vesileyle oluşturulan komisyon aynı zamanda demokrasiyi özgürlükleri ve adaleti gündemine almazsa ne Diyarbakır'da ne bölgede ne de Türkiye'de bir toplumsal rıza üretemez. O nedenle 1 Ekim'de başlayacak yeni parlamento döneminde eşzamanlı olarak silah bırakma, sosyal yaşama katılım gibi yasaların ardından ve onunla beraber özellikle demokratik bir infaz yasası, adil bir infaz yasası, ifade özgürlüğüne ilişkin düzenlemeler, kayyumun sonlanmasına ilişkin düzenlemeler, düşünce özgürlüğüne ilişkin düzenlemeler hızla ele alınmalı ve demokratik siyaset güvence altına alınmalıdır.”
Demokratik siyasetin güvence altına alınmadığı bir sürecin başarılı olamayacağını dile getiren Tanrıkulu,
“Bir taraftan silah bırakma, silah bırakanların sosyal ve siyasal yaşama katılmaları düşünülürken diğer taraftan şiddetle ilgisi olmayan, şiddet önermeyen, sadece siyaset yapan insanların Diyarbakır'da, bölgede ve Türkiye'de hapiste olmaları anlaşılamaz. Sürgünde olmaları anlaşılamaz. Dolayısıyla Meclis’in hızla bir tutum alması gerekiyor. Aynı zamanda Adalet ve Kalkınma Partisi'ni de bir adalet çizgisine çağırma noktasında da meclis hızla tutum almalıdır. Kendi duruşunu çok önemli bir biçimde hem yargı bürokrasisine hem güvenlik bürokrasisine ve idari bürokrasiye göstermek zorundadır aynı zamanda” ifadelerini kullandı.
Siyasi iktidarın yanlış tercihlerinin önüne geçmeleri için çağrıda bulunan Tanrıkulu,
“Bir cümle kurun. Yanlıştır deyin, yanlış. Ahmet Özer'in halen hapiste olması yanlıştır deyin. Akdeniz Belediye Başkanının halen hapiste olması yanlıştır deyin. Ahmet Türk'ün halen belediye başkanlığı koltuğunda oturmaması yanlıştır deyin. Bunları buradan ifade edin. Van'dan ifade edin. Hakkari'den ifade edin. İfade edin ki sonuçta siyasi tercihlerimizden bağımsız olarak bu devlet iktidarı bizim mesajımızı güçlü bir biçimde alsın. İstanbul'un seçilmişlerine, Ekrem İmamoğlu'na, çalışma arkadaşlarına yapılan adaletsizliğe Diyarbakır'dan karşı çıkın. 'Doğru değildir' deyin. Bu adaletsizlik olduğu sürece barış konusunda adım atamayız deyin. Bunları buradan söyleyelim. Eğer demokratik siyaseti güvence altına alamazsak barış konusunda ilerleme sağlayamayız.”
Tanrıkulu, konuşmasında Suriye’deki gelişmelere de değinerek, şu ifadeleri kullandı:
“Suriye'de yaşayanlar, Kürtler bizim akrabalarımız. Bizim canlarımız, onlarla ilgili söylenen her söz burada yaşayan her Kürt'ü, her yurttaşımızı derinden incitiyor. O sözlerin ne anlama geldiğini gelin Diyarbakır'da Ulu Cami'nin önünde yurttaşlarımıza sorun. Kahvede oturan yurttaşlarımıza sorun. Gidin Van'da, Siirt'te, Batman'da yurttaşlarımıza sorun. Söylediğiniz sözlerin ne anlama geldiğini, insanları nasıl incittiğini... Çatışma dilinden, savaş dilinden arının. Bütün bunları birlikte becerebiliriz, birlikte yapabiliriz. Halkımızın iradesi var, halkımızın gücü var, halkımızın barış talebi var. Bunun karşısında durmayın.”
Erdoğan'a güvenmiyoruz, onun siyasi çıkarı yoksa bu işi başlatmazdı.
Tanrıkulu, toplantıda Diyarbakırlılarla yaptığı görüşmeleri paylaştı. Bölge halkının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a güvenmediğini aktaran Tanrıkulu;
"Tabiri caizse şöyle ifade etmeliyim. Yani sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş. Bundan önce gerçekten yani böyle hüsranla sonuçlanan süreçler gerçekten insanlara da büyük yıkım yarattı. En son 2015 sürecini biliyoruz. Diyarbakır'dan biliyoruz. Binlerce yıllık bir tarih Sur'da yok oldu. Yüzlerce insanımız yaşamını yitirdi. Hepimizin çok yakını olan insanlar katledildi. Tahir Elçi bunların en önde geleni idi. Barış istediği için bu sürecin kurbanı oldu aynı zamanda. Dolayısıyla yurttaşların tek talebi var. Bu işin güvencesi olun. Adalet ve Kalkınma Partisi'ne güvenmiyoruz. Sayın Erdoğan'a da güvenmiyoruz. Onun siyasi çıkarı yoksa bu işi başlatmazdı. Mutlaka kafasına bir siyasal çıkar var. Ona bu süreci kurban etmeyin. Masada olun. Bizim güvencemiz siz olun ve bu işi gerçekten sonlandırın. Bir daha bu topraklarda şiddet olmasın, çatışma olmasın, ölüm olmasın” ifadelerini kullandı.
Komisyonun bu hafta anneleri dinleyeceğini söyleyen Tanrıkulu,
“Aynı zamanda Diyarbakır annelerinin, Cumartesi annelerinin, Barış annelerinin birlikte gelip parlamentoda bütün kamuoyunun huzuruyla taleplerin ne olduğunu dinleyelim dedik. Aynı anda, aynı zamanda. En fazla, acı çeken insanlar onlar. Aynı zamanda. Gelsinler anlatsınlar. Oradaki o ses Türkiye'de yankılansın. Barışı istemeyenlerin kulaklarına küpe olsun. Eren Bülbül'ün, Uğur Kaymaz'ın, Silopi'de öldürülen Muhammed'in yanı başımızda Lice'de öldürülen Ceylan'ın, Yasin Börü'nün anneleri, yakınları beraber gelsinler. Birlikte gelsinler. Anlatsınlar ve parlamentoda el ele çıksınlar. Anlatsınlar nasıl acı çektiklerini. Neden barış istediklerini anlatsınlar, beraber anlatsınlar ve o salondan, o görkemli salondan, o tören salonundan birlikte çıksınlar. Onları bu irade Meclis’in iradesi o masa bir araya getirsin. O iradeyi bütün Türkiye görsün. Barış istemeyenler de görsün” diye konuştu.
Yorumlar
Yorum Yap